Nixon Doktrini (Guam Doktrini olarak da bilinir), ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri başkanı Richard Nixon'un, 25 Temmuz 1969 tarihinde Guam'da yaptığı basın toplantısında dile getirilmiştir. ABD-Uzak Doğu ilişkileri uzmanı Gregg Brazinsky, Nixon'un bu konuşmasında,1 ABD'nin müttefik ve dostlarının gelişmesine ve savunmalarına yardım edeceğini, fakat özgür dünyanın jandarmalığına soyunmayacağının altını çizdiğini söylemiştir. Bu Doktrin uyarınca, ABD hiçbir müttefikinin savunmasından doğrudan sorumlu olmayacak, fakat talep halinde veya olası bir tehlike anında, onları nükleer koruma şemsiyesinin altına alacaktı. ABD ve müttefikleri arasında geliştirilecek iş birliği çerçevesinde, ülkeler arasında barışın tesis edilmesini öngörmekteydi. Richard Nixon bu Doktrinle, Asya'ya yönelik ABD politikalarının yönünü değiştirmek istiyordu. Özellikle Vietnamlaştırma (Vietnamizasyon) adı verilen yöntemle (ABD'nin Vietnam'da müttefikleri ile birlikte savaşması yerine, onlara askeri eğitim verip, gerekli yardımları sağlayıp, askeri varlığını tedricen azaltıp, sonunda Vietnam'dan tamamen çıkmak) Vietnam Savaşı'ndan tamamıyla çıkmayı amaçlıyordu.
Nixon, 3 Kasım 1969 tarihinde, Vietnam Savaşı ile ilgili olarak yaptığı "ulusa sesleniş" konuşmasında, Doktrine esas konuları şöyle açıklamaktaydı:2
İran Körfezi bölgesinde de, bu doktrin esaslarına göre, İran ve Suudi Arabistan'a askeri yardımlar yapıldı.3 Yazar Michael Klare,4 Nixon Doktrini'nin uygulamaya konulmasıyla, İran Körfezi ülkelerine ABD yardımı adı altında silah akıtılıdığını, bunun daha sonra Carter Doktrini'nin hayata geçirilmesine yardım ettiğini ve ABD'nin, Körfez Savaşı'na ve Irak Savaşı'na dahil olarak, bu savaşlarda taraf olmasına yol açtığını söylemiştir. Sadece Orta Doğu'da değil, Filipinler, Tayland, Güney Vietnam ve Güney Kore gibi, Komünist saldırganlığa maruz Asya ülkelerinde de bu Doktrin çerçevesinde hareket edilmiştir.5 Örneğin ABD Güney Kore'de izlediği dış işleri politikalarını, Doktrin esaslarına göre şekillendirmiş ve Haziran 1971 yılına kadar, bu ülkedeki askeri mevcudunu 61,000 kişiden, 20,000'e indirmiştir.
1969 senesinde Nixon Başkan seçildiğinde, ABD Vietnam'da dört yıldır savaşmaktaydı. Bu savaş o ana kadar da, 30,000 ABD askerinin ve sayısız Vietnamlı sivil ve askerin hayatına mal olmuştu.6 Nixon, 1968'de yürüttüğü seçim kampanyasında, sürekli olarak "Vietnam'da onurlu bir barış" yapılması gerektiğini vurgulamıştı. Vietnam'da barışı sağlamak, ajandasındaki en önemli konuydu. Başkan seçildikten sonra çıktığı yurt dışı seyahatte durakladığı Guam adasında yaptığı basın toplantısında, kendi adıyla anılacak doktrinin ana hatlarını, tüm dünyaya ilan etti.7
Nixon'un başkanlığı döneminde artan kamuoyu baskısı sebebiyle, Vietnam'dan çıkmak, savaşmaktan vazgeçmek yönünde bir karar almak kaçınılmaz hale gelmişti;8 Mayıs ayında yapılan Gallup araştırmasına göre, halkın %56'sı, Vietnam'a asker gönderilmiş olmasının yanlış bir karar olduğunu düşünüyordu. Bu oran 50 yaş üstü kişilerde %61'e ulaşırken, 21-29 yaş arasındaki gençlerde ayn oran %49 olarak ölçümlenmekteydi. Halk, gerekirse SEATO anlaşmasının çiğnenmesi, yahut ABD'nin Vietnam'la ilgili önceden verdiği sözlerin yok sayılması, hatta hatta Vietnam'ın tamamıyla komünistler tarafından işgal edilmesi pahasına, savaşın sona erdirilmesini istiyordu.9
ABD'nin, müttefiklerine askeri ve güvenlik alanlarında sağladığı desteğini tedricen azaltması, sadece finansal etkenlerin değil,10 aynı zamanda Nixon'un, ABD'nin dış politikalarında ve stratejik hedeflerinde yaptığı değişikliklerin de bir sonucuydu. İzlediği detant politikası, SSCB ile nükleer silahların kontrolükonusunda anlaşmaya gitmesi, Çin ile diplomatik ilişki arayışları, bunun somut göstergesi idi. Bu politika değişikliklerinin sonucunda, önceden doğrudan ABD'nin nükleer koruması altında olan ülkelere yapılan silah satışlarında dramatik bir artış oldu.11
İran Körfezi'ndeki iki ülke, İran ve Suudi Arabistan, bölgesel istikrarı sağlama adı altında, ABD tarafından bölgenin en önemli ve en güçlü iki ülkesi haline getirilmeye çalışılıyordu:
1970-1971 yıllarında, petrol üretimindeki artış, Suudi Arabistan ve İran'ın, silah alımına çok daha fazla maddi kaynak ayırabilmelerine imkan tanımıştı. ABD'nin İran'a 1970 yılında 103.6 milyon USD olan silah satışı,1972 yılında 552.7 milyon USD'ye fırlamıştı. Aynı dönemde, Suudi Arabistan'a olan satış da 15.8 milyon USD'den 312.4 milyon USD'ye ulaşmıştı. ABD II. Dünya Savaşı'ndan bu yana Bahreyn'de bulundurmakta olduğu üç gemilik küçük deniz kuvvetini bölgede bulundurmaya devam ediyordu. Fakat herhangi bir resmi askeri sorumluluk üstlenmiyordu.12
H. Meiertöns (2010): The Doctrines of US Security Policy — An Evaluation under International Law, Cambridge University Press, ISBN 978-0-521-76648-7.
Orijinal kaynak: nixon doktrini. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Gregg Brazinsky, author of "Nation Building in South Korea: Koreans, Americans, and the Making of a Democracy" ↩
author of Blood and Oil: The Dangers and Consequences of America's Growing Petroleum Dependency (New York: Henry Holt, 2004) ↩
Todd, Olivier. Cruel April: The Fall of Saigon. W.W. Norton & Company, 1990. (originally published in 1987 in French) ↩
The Gold Battles Within the Cold War: American Monetary Policy and the Defense of Europe, 1960–1963. Francis J. Gavin, University of Texas at Austin ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page